İşverenlerin Yarısı Kıdem Fonu'na Sıcak Bakmıyor

Turkiye-Rehberi.Net Pinterest Turkiye-Rehberi.Net WhatsApp Turkiye-Rehberi.Net Facebook Turkiye-Rehberi.Net Twitter Turkiye-Rehberi.Net LinkedIn Turkiye-Rehberi.Net Çıktı Al Turkiye-Rehberi.Net Gmail Turkiye-Rehberi.Net Email Gönder
Rifat Hisarcıklıoğlu'nun Kartepe'deki sunumunda dikkatimi çeken, Türkiye'de istihdam üzerindeki yükler konusunda, aslında işçinin brüt ücretinden kesilen gelir vergisinin sanki işverenin cebinden çıkıyormuş gibi gösterilerek işverenlerin mağdur edildiği söylemiydi.

RAKAMLAR HATALI

Aşağıdaki grafikte, sosyal güvenlik çalışan primi de sanki işveren maliyetiymiş gibi gösterilmiş, ama esas hata rakamda: SGK işçi payı yüzde 14 ve işsizlik sigortası işçi payı yüzde 1 olmak kaydıyla toplamda yüzde 15 olduğu halde, grafikte bu rakam yüzde 20.4 olarak verilmiş.

İhbar tazminatı konusunda da yüzde 2.8 yük gösterilmiş, ki bu da doğru değil. Ayrıca kıdem tazminatı yükü de yüzde 11.3 gösterilmiş. Doğrusu tüm işçilere kıdem ödenseydi bile yüzde 8.33 olurdu ki aslında verilerin hepsi hatalı. Dünyaya Türkiye için “Ucuz işgücü cennetiyiz, bize yatırım yapın” derken bir de bu rakamları hatalı yazmak TOBB’a yakışmadı.

2013 vergi gelirlerine baktığınızda koca koca holding ve şirketlerin toplam vergi gelirleri içindeki (Kurumlar Vergisi) payının yüzde 11 kadar olduğunu görürsünüz. Bir buçuk milyon esnafın ise beyana tabi gelir vergileri sadece yüzde 1.5 kadar. Gerisini KDV, ÖTV ve Muhtasar oluşturmaktadır. Yani, ülkenin vergi gelirlerini ödeyen garibanlardır, işverenler değil.

Bütün bunlara karşın bir de istihdam üzerindeki yüklerden bahsederken, işçinin ve memurun cebine daha girmeden kesilen Gelir Vergisi’ni sanki işverenin cebinden çıkıyormuş gibi göstermek doğru değil. Bu sebeple, işçi ve memura da brüt gelirleri ödenmeli ve kendisinin gidip (esnaf gibi, işverenler gibi) beyan edip ödemesi daha doğru olacaktır.

Hisarcıklıoğlu’nun, soru-cevap bölümünde sorduğum, “TOBB üyeleri Kıdem Tazminatı Fonu konusunda nasıl düşünüyorlar, taraftarlar mı?” soruma cevabı, “İkiye ayrılmış durumdayız. Yüzde 50 istiyor, yüzde 50 istemiyor” oldu. Fonun esaslı olarak gündeme geldiği 2008’de, aslında tüm işveren örgütleri fona taraftarlardı.

Ancak, gerek bu köşeden yazdıklarım gerekse de panel ve seminerlerde olayı gerçek ve doğru boyutları ile vermeye başladığımda işverenler de gerçekleri gördüler ve en azından artık yarısı Fona taraftar değil. Bu konudaki çabalarımın meyvesini almak beni sevindirdi.