Bakan Dinçer:
- Mesleki gelişimini sağlayacak eğitimleri sürekli kılmak istiyoruz
- MEB'de öğretmen planlaması için ilk kez bir birim kuruyoruz
- Sadece KPSS'ye dayalı bir öğretmen seçme süreci yetersiz
- Öğretmen kaynaklarının planlanması ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz
Soru: Yeni atanan öğretmenlere yönelik verilen uyum eğitimi önümüzdeki yıl da devam edecek mi? Önümüzdeki süreçte Milli Eğitim Bakanlığının öğretmen yetiştirme politikası nasıl olacak?
Bakan Dinçer: Her şeyden önce eğitim, çok yararlı bir çabadır. O açıdan bakıldığında yaşınıza bakmadan, sahip olduğunuz uzmanlık konusuna bakmadan, hangi konuda olursa olsun yapılacak eğitimin mutlaka o insanın niteliğine katkıda bulunacağını kabul etmemiz lazım. Biz, öğretmenlerimizi göreve başlarken bir oryantasyon eğitimine tabi tutmaya başladık. Çok olumlu tepkiler aldık. Öğretmenlerin gittikleri illerde buna dair ihtiyaç duyduklarını kendilerinin de ifadelerinde görüyoruz. Bu eğitim programında sadece pedagojik formasyonla ilgili eğitimler verilmiyor. Okul yönetimi, kişiler arası ilişkiler ve etkileşim, öğretmen öğrenci arasındaki ilişkiler, çevre yönetimi, gittikleri kentin yerel ve kültürel özellikleriyle ilgili bilgileri de aktarıyoruz. Bu son oryantasyon eğitiminde buna ek olarak tabii afetlerde ne yapılacağına dair, psikolojik tedavi ve rehabilitasyonla ilgili bilgiler de aktarıldı.
Bu sürecin, öğretmenlerin öğretmenlik mesleğine uyum sürecini çok kısaltacağını düşünüyorum. Eğitimleri burada bırakmak niyetinde değiliz. Özellikle öğretmenlerimizin mesleki gelişimini sağlayacak eğitimleri sürekli kılmak istiyoruz. Kariyer planlamasıyla öğretmenlerimizin mesleki gelişimine yönelik eğitim programlarını da birbirine paralel haline getirdiğimizde, artık bir öğretmen için bir okula gitmek, bir ile gitmek ve orada emekli olana kadar tek düze ve rutin bir hayat içerisinde, mesleki bir çaba sarf etmek olmamalı. Bunun yerine aynı yerde bile kalsa hem mesleki kariyerinde değişme ve gelişmelerin olduğu hem de kendi niteliklerini geliştirebildiği bir yapı kurulsun istiyoruz.
Geçtiğimiz aylarda öğretmenlik mesleğiyle ilgili çok önemli bir program ortaya koyduk. Kendi alanında yapılan ilklerden biri olarak ifade edilebilir. Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı diye başlıklandırdığımız bir çabaydı bu. Öğretmenlik mesleğiyle ilgili ne kadar uzman varsa hepsinin bir araya geldiği bir programda, öğretmenlik mesleğini daha ne kadar geliştirebiliriz, sorunlarını nasıl çözeriz üzerinde tartışmalar yapıldı. Sanıyorum ilk taslak raporlar bugünlerde çıkacak. O taslak raporlar üzerinde bir gözden geçirme yaptıktan sonra eğer ihtiyaç duyuyorsak strateji için ikinci bir toplantı yapılabilir. Aksi taktirde stratejileri kararlaştırdıktan sonra kamuoyuyla paylaşacağız.
Soru: 2012 yılında kaç öğretmen ataması yapılması planlanıyor?
Bakan Dinçer: Bu konuda bilgim yok. Ben elimden gelen çabayı ortaya koyacağım. Geçtiğimiz yılda da öğretmenlerin mağdur olduğunu düşünüyoruz. Onu da telafi edebilir miyiz diye yoğun çaba sarf edeceğim. Ama elimizden ne geliyorsa, hükümet bu konuda bizim için neyi uygun görüyorsa onu yapmak için elimizde imkan olacak.
''MEB'de öğretmen planlaması için ilk kez bir birim''
Soru: Eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen adayları var, bir tarafta bakanlığın öğretmen ihtiyacı var. Bunları dengelemek adına genel bir planlama konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Bakan Dinçer: Şunun farkına varılması gerektiği kanaatindeyim. Eğitim sistemi üzerine konuşuyorsanız temelde onun çekirdeğinde öğretmen olur. Bugün siz altyapınızı dünyanın en iyi altyapısına dönüştürebilirsiniz, yeteri kadar dersliğe sahip olabilirsiniz, bilişim teknolojilerini en fazla kullanan ülke de olabilirsiniz, ancak öğretmeniniz nitelikli değilse ve öğretmenlik mesleğine kendini adamamışsa o zaman bütün bunların etkisi çok sınırlı kalacaktır. Eğitimin niteliğini, seviyesini belirleyen ana öge öğretmenin kendisidir. Bu yüzden bizlerin her birisi öğretmen ve öğretmenlik mesleği üzerine konuşurken bunun farkında olarak meseleleri yorumlamak ihtiyacındayız. Bizim genelde meselelere baktığımızda daha çok öğretmenin bizatihi kendisi veya öğretmenlik mesleğinin kendisi üzerinde durmaktan çok, çokça atama, ücret ve maaş meselelerine odaklandığımızı görüyorum. Tabii ki bunlar da çok önemli. Bunlar üzerinden de fikir yürütmeli, tartışma yapmalıyız, ama sadece bunlar üzerinden yapacağımız tartışmalar yetersiz kalacaktır.
Türkiye'de pek çok gencimiz bugün öğretmen olma konusunda sıkıntı yaşıyorsa bunun sorumlusu biziz, tedbirini almak da bize düşer. O yüzden Milli Eğitim Bakanlığında ilk kez öğretmen ihtiyacının planlamasıyla ilgili bir birim kuruyoruz. Bunun, gelir gelmez yaptığımız ilk faaliyetlerden birisi olarak altını çizecek olursak, konuya verdiğimiz önemi de göstermiş oluruz. Biz çok popülist bir şekilde dışarıda atama bekleyen öğretmenlerimize 'Siz hiç merak etmeyin, biz işte şöyle yapacağız, böyle yapacağız' deyip birtakım vaatlerde bulunabilirdik.
Ama şimdi ben sizlere soruyorum, bu işin hangisini tercih ederdiniz: Ortada fotoğrafı çok açık ve net belli olan bir probleminiz varken geçici ve insanların gönlünü alacak birkaç söz söyleyip, işi orada bırakmayı mı; yoksa kalıcı, sorunu görüp, o sorunu çözecek tedbirleri almayı ve ona dair stratejileri de zaman içinde uygulamayı mı tercih ederdiniz? Ben doğrusu, belki bir siyasetçinin kolayca tercih etmeyeceği bir yolu tercih ettim, çünkü bana göre o sorun bu ülkenin temel sorunlarından birisidir, çözüleceği zaman da uygun stratejilerle yürütülmelidir. Bu strateji rasyonel bir zemine oturmalıdır, siyasi veya sübjektif bir zeminden çıkarılmalıdır.
YÖK ile iş birliği yaptık
Biz öğretmen kaynaklarının planlanması ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz, eğitim fakültelerinin eğitiminin niteliğinin geliştirilmesiyle ilgili tedbirler için hazırlık yapıyoruz. Bunun için YÖK ile işbirliği yaptık. Öğretmen Milli Komitesi ile ilgili çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Öğretmenlerimizin çalışma şartları, sosyal imkanları, ücretleri, kariyer planlamaları ve mesleki gelişimleriyle ilgili bir bütünlük içerisinde bir hazırlık yapıyoruz. Bu açıdan bakıldığı zaman öğretmen meselesinin eğitimin odak meselesi olduğunu ve öncelikle çözülmesi gerektiğini ifade etmek gerekir.
Sadece KPSS'ye dayalı bir öğretmen seçme süreci yetersiz
Soru: Önümüzdeki yıllarda öğretmen atamaları sadece KPSS sınavı sonuçlarına göre mi yapılacak, yoksa mesleki yeterlilikler de göz önünde bulundurulacak mı?
Bakan Dinçer: Sadece KPSS'ye dayalı bir öğretmen seçme sürecinin hem yetersiz olduğunu hem de öğretmenlerimize haksızlık yaptığını düşünüyoruz. Tabii ki öğretmenlerimizin ülke içerisinde ve eğitimli insanlar arasında genel kültür, toplumsal sorunlara duyarlılık itibariyle daha farklı nitelik taşımaları gerektiği kanaatini ben de taşıyorum. Belki KPSS bunu ölçüyor, ama aynı zamanda mesleki alanda çok başarılı bir öğretmenimizin KPSS'deki puanının düşük olması sebebiyle onun kendi mesleğini icra etmesine dair sorunlar da yaşadığını görüyoruz. Öyleyse biz sadece KPSS'ye dayalı bir seçme süreci yerine alan sınavlarının da yapıldığı bir seçme sürecini uygulama imkanına sahip olmalıyız kanaatindeyim.
Bunun için bir altyapı çalışması yürütülüyor. Şayet biz onu bu yıl yetiştirebilir ve öğretmenlerimiz için alan sınavı yapabileceğimiz bir altyapıyı tamamlarsak, doğrusu ilk fırsattan itibaren, ben öğretmenlerin hem KPSS hem de alan sınavlarından sonra atanmaları konusunda birtakım düzenleyici tedbirler almak istiyorum. Bu altyapı çalışmalarının tamamlanmasıyla ancak mümkün olabilecek bir uygulama.
Öğretmenin seçim süreci sadece sınavla da yeterli olmamalı, öğretmenlerimizi seçerken, az önce çerçevesini çizdiğimiz saygınlıkta bir mesleği icra edecek bir öğretmen için de yine aynı saygınlığı temin edecek, tesis edecek bir seçim sürecinin oluşturulması lazım. Ama ülkemizdeki sorunların büyüklüğü, aynı anda binlerce öğretmeni birden almak gibi durumla karşı karşıya kalmamız başka tür seçim süreçlerini uygulama imkanı vermiyor. Başka ülkelerde, Finlandiya'da, Singapur'da, Kanada'da, eğitimde başarılı olan ülkelerde baktığımızda hem öğretmenin yetiştirilmesi hem de öğretmenin seçim süreci oldukça titiz bir çabayla ortaya konuluyor. Doğrusu bizim ülkemiz için de bütün bunlara ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Bu süreç, başlangıçtan itibaren tanzim edilmeli
Soru: Eğitim fakültelerinin kontenjanlarıyla ilgili yeni YÖK Başkanı ile görüştünüz mü?
Bakan Dinçer: Hem önceki YÖK Başkanımızla hem de mevcut YÖK Başkanımızla bu konuda prensip kararına vardığımızı söyleyebilirim. Her iki başkanla da bu meseleleri konuştum. Öğretmen ihtiyacıyla öğretmen arzı arasında bir uyumun sağlanması zorunluluğu gözüküyor. Bu zorunluluğun temel sebebi şu; aslında öğretmen okullarından mezun olan çocuklarımızın önemli bir kısmı öğretmenlik hayaliyle mezun oluyorlar.
Bir üniversiteyi, bir fakülteyi bitirdiğinizde mutlaka kamuya gireceksiniz ve kamu çalışanı olacaksınız veya mutlaka devlet okullarında öğretmen olacaksınız diye bir kural yok, ama genelde ülkedeki eğitimin yüzde 97, yüzde 97,5'luk bir alanını devletin kaplaması, kapsaması sebebiyle belki öğretmenlerin önemli bir kısmının da devlette istihdam edilme hayali kurduğunu var sayarak söylemek lazım ki bu süreç başlangıçtan itibaren tanzim edilmeli. Bu açıdan çocuklarımızın hem hayallerini yıkmamak, kendi geleceklerine dair tasavvurlarını gerçekleştirebilecekleri bir imkan vermek adına bile buna ihtiyaç var kanaatindeyim. Ben kendileriyle konuştum prensipte mutabakatlarımız var. Bizim buradaki ihtiyaç planlamasına ve talebe göre onlar da kontenjanlarını gözden geçirecekler.
Soru: En çok hangi branşta öğretmen ihtiyacı var?
Bakan Dinçer: Şu anda ihtiyaç duyduğumuz, sınıf öğretmeni, okul öncesi öğretmenine çokça ihtiyacımız var. Değişik alanlardaki öğretmen ihtiyaçlarını zaman zaman kamuoyuyla paylaşıyoruz. Onu yeri geldikçe duyurmakta yarar görüyorum.
MEB İlgili Bağlantılar
E-Okul ve e-Karne İlgili Bağlantılar
MEB İlgili Bağlantılar & MEB Sınavlar