Günlerden beri ‘İleri demokrasi’ diye tutturduk. Kimi arkadaşlardan ‘senin bu ‘İleri demokrasi’ ile ne alıp veremediğin var’ dediklerinde, bende uygulamaları gösterip, demokrasiyi araç olarak görenlerin, ‘İleri demokrasi’ diyerek, halkı nasıl aldattıklarını anlattım. Bu süreçte, Memur-Sen’in nasıl en büyük sendika yapıldığını irdelemek gerek. Memur-Sen’in en büyük memur sendikası yapılmasının ardındaki gerçekler, yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başladı.
Bildiğiniz gibi toplu görüşme masasına(dikkatinizi çekerim, toplu sözleşme demiyorum. Çünkü toplu sözleşme yapabilmek için grev hakkının olması lazım.) oturabilmek ve orada memurları temsil yetkisini alabilmek, memur sendikalarına başkanlık yapabilmek, memurlar adına söz söyleyebilmek için en büyük sendika olmaktan başka bir alternatif yok.
Yani dediğim dedik, çaldığım düdük diyen bir iktidarın karşısında, her söylenene baş üstüne diyebilecek bir yandaş sendika gerekiyordu. İşte bu yüzden Memur-Sen en büyük sendika olarak ortaya çıktı. Bu arada Memur-Sen’in nasıl en büyük sendika olduğunu bilmeyen yok. Tıpkı diğer alanlarda yapılan tehdit, şantaj vs. gibi…
Memur-Sen iktidarla oturulan toplu görüşme masasında ve Hakem Heyeti ile yapılan pazarlıkta ne yaptı. Köşe taşı gibi masanın köşesinde oturdu ve yerinden hiç kıpırdamadı. Memurlar adına istediği zamla ilgili hiç mücadele etmedi.
Netice itibarıyla Hakem Heyeti memurlara 4+4 zammı uygun gördü…
Bu arada bazı yandaş basında, memurların 164 adet yeni hak kazandığı ortaya atıldı. Aslında kazanılan hiçbir hak yoktu. Enflasyon rakamları ortada iken, verilen zammın komikliği herkesi, tıpkı Şike soruşturma savcısı Mehmet Berk gibi güldürdü! Biliyorsunuz o da ‘Cemaatin Fenerbahçe’yi ele geçirmek için bu operasyonların yapıldığı söylemine’ üç gün hiç durmadan gülmüştü!(bu kendi beyanıdır.)
Dedik ya; memurlar iki yılı kapsayan bu toplu görüşme masasından hiçbir yeni hak almadan kalkmıştır diye… Meğer yeni hak almak bir yana, eldekinin bir kısmını da kaybetmiş.
Toplu sözleşmede yüzde 4+4'le istediği zammı alamayan memurlar, kapılarında birkaç araba bulundurmanın cezasını, kamuda servis kullanan memurların katkı payı ödemesiyle ödeyecekmiş.
Maliye Bakanlığı'nca, bütçe kanunlarında yer alan bazı hükümlerin ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere eklenmesi ile 5018 Sayılı Kanun ve bazı kararnamelerde değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısı taslağı hazırlanmış.
Bu taslağın onaylanıp yürürlüğe girmesiyle birlikte memurlara ulaşım ücretli hale gelecek.
Taslakta, "İdareler, personel servis hizmetlerinden yararlananlardan, mahalli toplu taşıma araçlarının bir tam bilet ücretinin 20 katı tutarında aylık katılım bedeli alacak" ifadesi yer alıyor.
Bu bedeli bir katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacakmış.
Alınan bedel, genel bütçe kapsamındaki idarelerde genel bütçeye, diğer idarelerde ise kendi bütçelerine gelir olarak kaydedilecekmiş.
Servis bedeli alınmasına ilişkin esas ve usulleri Maliye Bakanlığı belirleyecek.
Değişiklik uygulanmaya başladığında İstanbul'da görev yapan bir kamu çalışanı eğer servis kullanıyorsa yaklaşık 2 lira olan otobüs biletinin 20 katını katkı payı olarak ödeyecekmiş.
Bu da yaklaşık 40 lira olacak.
O zaman memur evinin park yerinde(!) bulunan birkaç arabasından(!) birisine binip, işine gidebilir. Ayrıca her gün değişik bir arabaya binerse, çevreye hava da atmış olur!
Bir memurun ayda 20 gün çalıştığını düşünürsek, bu ücreti aylık olarak ödeyecekse, günlüğü iki liraya gelir. O zaman servisle, toplu taşıma araçları arasında bir fark olmaz.
Servisleri toplu taşıma aracı olarak kullanmak isteyen iktidar, servislere memurların dışında yolcu da alacak mı acaba?
Ne de olsa serbest piyasa ekonomisi ve ‘İleri demokrasi’ uygulaması var!
Yetmez ama EVET…
Copyright Türkiye Rehberi 2006 - 2024. Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik Politikası | Feragatname