Kapitalizmin şahı Amerika Birleşik Devletleri dahil tüm dünya krizde. Krizden çıkmak için parasal genişlemeye gitmek istiyorlar ama bu da krizleri birazcık öteleyip bir sonraki krizin etkilerini artırmaktan başka işe yaramıyor.
KÂR MAKSİMİZASYONU
Kapitalist ekonomilerin ana özelliği, kâr maksimizasyonu yani üretim unsurları içinde bulunan emek-sermaye-doğa (hammadde)-girişimcilik arasında girişimciye en yüksek kârı getirecek her türlü yolu yıllarca denediler ve başarılı da oldular. Düşünün, normal şartlarda bir girişimci sermaye toplar ve buna faiz öder, faizi de kendisi pek değiştiremez.
Hammadde ve girdi (enerji) maliyetlerini azaltamaz. Azaltacağı en önemli faktör emektir. Özellikle 1990 ve sonraki yıllarda gerek IMF gerekse Dünya Bankası gibi uluslararası Amerikancı kuruluşlar, emek faktörünün maliyetlerini düşürdükçe düşürdüler. İşçi-memur ücretleri baskılandı.
EMEKLİ AYLIKLARI DA YERLERDE
Sadece işçi ve memur ücretleri değil, emeklilere de verilen ücretler 1990 ve sonraki yıllarda reel olarak düşürüldükçe düşürüldü. Yıllar itibarıyla bakarsanız, bütçe içindeki personel giderlerinin oransal olarak nasıl azaltıldığını görürsünüz. İşletmelerin işçi ücret giderleri de yıllar itibarıyla oransal olarak daha düşük kalemlerle gider yerinde yerlerini aldılar.
EMEK VE EMEKLİ AYNI ZAMANDA TÜKETİCİ
Unuttukları bir nokta vardı. Girişimcilerin ürettikleri malları satabilmeleri gerekir. En önemli alıcı kitle de geniş halk yığınları halindeki ücretli kesim ile emekli kesimdir. Ücretlilere daha düşük paralar verip kârlarını artırırlarken onlara mal da satamaz oldular. Emeklilerin aylıklarını reel olarak düşürdükçe satın alma kabiliyetlerini yerlere serdiler. Bu durumda girişimciler ürettiler, ama satamıyorlar.
Mal var, eşya var alıcı yok
Bakın etrafınıza mal mı yok, eşya mı yok? Hepsi var ama alan yok. Satıcı bol, alıcı yok. Şimdi de gerek ABD gerekse Avrupa bölgesi, para genişlemesi ve kredilerle, borçlar yoluyla tüketim yaratmaya çabalıyorlar.
ARAP İSYANLARININ AMACI DA BU
Son üç ayda "Arap Baharı" denilen olayların sebebi de bu. Kendilerine yeni bir pazar arayan uluslararası sermaye, demokrasiyi de bahane edip diktatörlüklerin sona ermesini ve Arap dünyasında var olan paranın tek elde toplanmasını bitirip, petrol paralarının tüm Arap nüfusa yayılmasını sağlamaya ve kendilerine en az 250 milyonluk yeni bir pazar yaratmaya çabalıyor. Bunda da başarılı olmaya başladılar. Çok da güzel bahaneleri var: Demokrasi getirmek.
Emek dolaşamıyor sermaye dolaşıyor
Bakın etrafınıza, dünyanın hemen her yerinde emeğin uluslararasında dolaşımı yasak, ama sermayenin ve girişimciliğin serbest. Dolaşamayan emek ücretlerini artıramıyor, emeğin bol olduğu yerlerde ücretler düşüyor. Sermaye de emek nerede ucuz ise oraya giriyor.