Bugün sizinle bir devlet uygulamasını incelemek istiyorum. Uygulama şu: Eğer iki ayrı işyerinde çalışıyorsanız, iki kere sigorta primi ödüyorsunuz. Bu durumda SSK, başvurursanız bu primlerden birini size geri veriyor.
Anlaşılmaz bir nedenle ancak bir yıl içinde öderim diyor. Olayın hukuki tarafını bir yana bırakıp, bu durumu e.devlet kavramı açısından irdeleyelim. e.devlet kavramının temelini oluşturan ilkeler acaba burada ne kadar geçerli?
Vatandaş Odaklı e-Devlet
Bir dilekçe veriyorsunuz, adam yerine konulup dilekçenize yanıt verilmiyor. Takip ettiğinizde “bugün git, yarın gel” anlayışı ile geri çevriliyorsunuz. Biliyorsunuz devlet 5 kuruşluk alacağını bile takip eder, zamanında ödenmeyen alacakları için hem ceza hem de faiz yaptırımı uygular. Burada ise vatandaşa yapılacak ödemeler için bir yıl içinde ödemesini bir yana bırakalım, geç ödeme için hiçbir faiz söz konusu değildir. Yani devlet “alacağına şahin, vereceğine karga"dır.
SSK, sigortalının payını haksız bir biçimde olsa da hiç olmazsa bir yıl gibi uzunca bir süre içinde iade ediyor. Aynı mantıkla, işverenin çalışanı için ödediği ikinci işveren payı olan prim de mükerrerdir. Onun payını da iade etmesi gerekmez mi? Mevzuatta buna olanak olmaması ayrı bir konudur. İşverene karşı da haksızlık yapılmaktadır. Oysa çağdaş devlet, vatandaşına hizmet etmek için vardır. Ama bu anlayış henüz bizde ortaya çıkmış değildir.
Kanada’da yaşayan bir dostum, günün birinde vergi idaresinden sürpriz şekilde bir mektup ve ekinde bir çek aldığını söylemişti. Mektupta kendilerinden yanlışlıkla fazla vergi kesildiğini fark ettiklerini ve bu miktarı faizi ile birlikte iade ettiklerini belirtip özür dilediklerini aktarmıştı. Bizim bu anlayışa gelebilmemiz için kamu kurumlarında çalışanların büyük bir kültürel dönüşümden geçmeleri gerekmektedir. e.devlet anlayışı kafalarda yer etmediği sürece, gerçek anlamda e.devlet uygulamalarının yaşama geçirilmesi olanaklı değildir. Bırakın zamanında ödemeyi, bırakın faizini almayı, eğer bu primlerin geri ödendiğini bilmiyor ve geri almak için başvurmuyorsanız, kimse bu primleri fazla ödediniz diye iade etmiyor.
E-Devlet Verimlilik ve İş Süreçleri
Geçen ay yine bu köşede yayınlanan yazımda verimlilik kavramını açıklamıştım. Verimlilik için elimizdeki kaynakla nitelikli en fazla üretimi yapmak diyebiliriz. Kaynakları sınırlı olan bir ülkede yaşıyoruz. Yaptığımız her işte verimliliğimizi artırmak büyük önem taşıyor. Devlet uygulamalarında bu daha da önemli. Bütçede açık var. Bu açığın azalması, hatta ortadan kalkması gerekiyor. Devlet kaynak olmadığı için yatırım yapamıyor. İşsizlik üst düzeyde. Böyle bir ortamda yaptığımız işlerde verimliliğe yeteri kadar özen gösteremezsek iki yakamızı bir araya getirmek hiç olanaklı olmayacak. Durum böyle iken bakalım bu yazının konusu olan “fazladan kesilen sigorta primlerinin iadesi” iş süreci nasıl daha etkin ve verimli bir biçimde tanımlanabilir?
Burada soru şu olmalıdır: Bu primler sonunda iade edileceğine göre, acaba daha başlangıçta hiç kesilmeyebilir mi? Eğer bunu yapabiliyorsak birçok gereksiz işlem adımından kurtuluruz. Hem ilgili kurumda, hem de vatandaş tarafında belli bir işgücü kaybını önleriz. Vatandaşı parasını kesmeyeceğimiz ve kesilen parasını geri almak için süründürmeyeceğimiz için mutlu ederiz. Prim toplama ve iade etme süreci içinde yapılan işlemleri göz önüne getirerek neleri kazandığımızı anlamak olanaklıdır.
Gelelim temel soruya: Elbette bu mükerrer primleri daha baştan kesmemek olanaklıdır. Nasıl iadesi için dilekçe veriyorsanız, o zaman da böyle bir durumu kanıtlayan belgeleri sunarak bu primlerin kesilmemesini daha baştan isteyebilirsiniz. SSK da bu belgeler doğru ise, prim kesilmemesini sağlayabilir. Kaldı ki, eğer bir sahtekarlık, prim kaçırma gibi suçlar söz konusu ise bunun yasalarda bir cezası da vardır sanırım. Bu yazıda işin mevzuat tarafı ile hiç ilgilenmedim. İlgilenmek de istemiyorum. Zira işin doğrusu ne ise, mevzuat da ona göre değiştirilebilir.
Bu yazıyı yazmadaki amacım, bir kurumu karalamak değil, e.devlet uygulamalarının yaşama geçirilmeye çalışıldığı şu günlerde, bu dönüşümün önündeki engelleri bir kez daha gözler önüne sermektir. Bu süreçteki verimlilik sorunundan daha önemlisi, vatandaşa karşı mevcut anlayışın e.dönüşümün önündeki en büyük engel olarak ortada durmasıdır. Çoğunuzun da bildiği gibi AB’ye uyum sürecinde Türkiye birçok yasada istenilen değişiklikleri yaptı.
Ama uygulamada değişen bir şey olmadı. Çünkü anlayışın da yasayla birlikte, hatta yasadan önce değişmesi gerekiyor. Bunun yolu toplum olarak kültürel değişimden geçmektedir. Yıllardır kemikleşen bazı anlayışları yıkıp, daha çağdaş düşünmeye ve davranmaya mecburuz. Bu nasıl olacak derseniz, yanıtı eğitim ve en üst düzeyde siyasi irade ve önderlik ile derim.
Her yaptığınız işte gereksiz adımları ayıklayıp siz de verimliliğinizi artırabilirsiniz.
Copyright Türkiye Rehberi 2006 - 2024. Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik Politikası | Feragatname