26 Haziran 1926 tarihli kanunla tekrar ilçe haline getirilerek İstanbul'a bağlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet'in "bu şehri Allah'a emanet ettim" dediği Çatalca, stratejik yönden çok önemli bir ilçedir.
Çatalca Coğrafi konumu
İlçenin yüzölçümü 1.715 km²'dir. Bu yüzölçümün büyük bir çoğunluğu ormanlarla kaplıdır. Sahil uzunluğu 135 km.dir. İl merkezine uzakligi ise 55 km.dir. Güneyde Büyükçekmece'ye, batıda ise Silivri'ye ve Tekirdağ iline komşudur. Doğudaki komşuları, Avcılar, Küçükçekmece ilçeleri ile Gaziosmanpaşa'dır. Yüzölçümü itibarıyla İstanbul'un en büyük ilçesidir.
İlçenin Karadeniz kıyısında kuzey kesiminde Yıldız Dağları'nın devamı olan ormanlarla kaplı yükseltiler yer alır. Bunların güneyinde verimli ovalar başlar. İstanbul'un içme suyu ilçe sınırları içindeki Durusu Gölü ve Büyükçekmece baraj gölünden sağlanır. Yıldız Deresi başta olmak üzere Durusu Gölü'ne su taşıyan birçok irili ufaklı dere vardır.
Kent, güney batısında 330 metreye kadar yükselen ve Yıldız Dağları'nın devamı olan tepelerin ova ile birleştiği alanda kurulmuştur.
Önceleri sancak ve vilayet iken 1926 yılında Çatalca Vilayeti kaldırılmış ve ilçe olarak İstanbul'a bağlanmıştır. İlçe sınırları içinde on altısı merkez belediyeye bağlı olmak üzere toplam kırk iki köy vardır.
Çatalca Nüfusu
22 Kasım 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımına göre Çatalca nufusu 81.589'dur. Nüfus artışı %0,66 düzeyindedir. Okur-yazar oranıysa %99'dur.
Çatalca |
Çatalca'nın İstanbul'daki konumu |
Bilgiler |
İlçe nüfusu: |
63.379 |
İlçe Merkez nüfusu: |
36.592 |
Köy ve belde nüfusu:: |
26.787 |
Nüfus itibariyle: |
2011 |
Nüfus Kaynak: |
TUİK |
Yüzölçümü: |
1.715 km² |
Nüfus yoğunluğu: |
|
Koordinatlar |
41°14′K, 28°46′D |
Rakım |
|
Genel bilgiler |
Türkiye |
Coğrafi Bölge: |
Marmara |
İl |
İstanbul |
Alan Kodu |
216 |
Plaka |
34 |
Kaymakam |
Yüksel Ayhan |
Belediye başkanı: |
Cem Kara (CHP) |
Belediye web sitesi: www.catalca.bel.tr |
Kaymakamlık web sitesi: www.catalca.gov.tr |
Çatalca Ekonomisi
İlçe ekonomisi hayvancılık, tarım ve sanayiye dayalıdır. Sanayi bitkisi olan ayçiçeği, tarım sahalarında en fazla ekilen ürünlerdendir. Bunların dışında arpa, kavun, karpuz ve çeşitli sebzeler diğer ürünler arasındadır.
Çatalca ilçesinde önemli ölçüde hayvansal gıda üretilir. Tereyağı, peynir ve yoğurt bunların başlıcalarıdır. Çatalca ilçesindeki taş ocaklarından önemli ölçüde grafit çıkarılmaktadır.
Kent, birçok sanayi kuruluşuna sahiptir. Bunların başlıcaları olan Harput Tekstil, Dünya Tekstil, Polifarma İlaç Sanayi, Uki Konfeksiyon, Akdaş Tekstil ve çeşitli gümrüklü depolama alanları Çatalca'nın önde gelen işletmeleri arasında yer alır. Trakya Serbest Bölgesi Çatalca'da yer almaktadır. Ayrıca Çatalca'da 60 megawatt gücünde 20 adet rüzgar türbinli elektrik santrali de bulunmaktadır.
Çatalca Tarihi
Çatalca ilk çağ boyunca Metraj veya Matrai, Metron ve Metris şeklinde anılmıştır. Bu adın neden verildiği kesin olmamakla birlikte bazı kaynaklara göre Büyük İskender'in yaveri (genarellerinden) Ayametris tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu generalin Ayametris ismine atfen Metris, Metraj, Metron veya Matrai denildiği çeşitli kaynaklarda bildirilmektedir.
Bir başka kaynağa göre Osmanlılar zamanında Matrai adı unutuldu yerine Çatalca denildi. Bu şehre Çatalca adının verilmesinin asıl nedeni kurulduğu yer ile ilgilidir. Çünkü şehir çatala benzeyen bir dağın eteğinde kurulmuştu.
Gezgin Evliya Çelebi'ye göre ise Çatalca'nın bir başka adı daha vardır. Bu isim de "Haniçe" Rumca bir kelime olup Büyük İskender zamanında İstanbul'u onaran Kral Yağfur'un (Yekfur) kızı Haniçe'nin yaylağı olması nedeni ile babası burada büyük bir kale yaptırarak Rumca Haniçe adını vermiştir.[kaynak belirtilmeli]Fatih devrinde İstanbul Kuşatması öncesi uzun süren direnişinden ve çetin savunmasından veya bir nevi çetinlik hissedilmesinden dolayı "Çetince" adının verildiği de rivayet edilmektedir. Zamanla da Çetince kelimesi Çatalca'ya dönüşmüştür.
Çatalca Roma Dönemi
Yaklaşık olarak 2500 yıllık bir tarihe sahip olan Çatalca bölgesinin ilk yerleşimi M.Ö. 450 sene önce Romalılar zamanında şimdiki İnceğiz Köyünün bulunduğu yerde olduğu söylenir. Fakat, bir süre sonra aslen Tatar ırkına mensup olan kafilelerin Balkanlara akınları sırasında yakılıp yıkılmış ve bilahare havuzlar mevkiinde akıncılar tarafından ikinci defa olarak inşa edilmiştir.
Çatalca Bizans İmparatorluğu Dönemi
Bizans İmparatorluğu döneminin önemli bir yerleşim yeridir. Hatta İstanbul'un kapısıdır. Bizans imparatorluğu döneminde birçok savaşlara sahne olmuştur. 375 yılında Macaristan'a gelen Hunlar, Balamir idaresinde devlet kurmuşlar. Muncuk'un ölümünden sonra Atilla iktidarı tek başına ele alınca I. Balkan (441) ve II. Balkan (447) seferlerine çıkmış bu seferlerinde Çatalca'dan geçerek Büyükçekmece Gölü önlerine gelmiş ve Bizans'ı vergiye bağlamışlardır. Avrupa Hunlarının bu hareketi Bizans Imparatoru Anastasius'u 507-511 yılları arasında ilçemiz Çatalca'nın Karadeniz kıyısındaki Evcik İskelesi (Plajından)'nden Silivri ilçesinin batısındaki Karıncaburnu'na kadar uzanan surları yaptırmak zorunda kalmıştır. Bu surlar Çin Seddinden sonra Hunları durdurmak için yapılan dünyanın ikinci büyük surudur. Ormanlık alandaki bölümü halen ayaktadır.
Bizanslılar döneminde yöre bol ağaçlık ve ormanlarla kaplı olması sebebi ile hem bir av merkezi hem de İstanbul'un yakacak odun ihtiyacının karşılandığı yerdir. Bizans döneminde İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak için Gümüşpınar köyü yakınlarında halen ayakta bulunan (Kurşun Germe ve Ballı Germe) bulunan su kemerleri ile İstanbul'a su taşınmıştır. Günümüzde de İstanbul'un su ihtiyacının büyük bölümü Çatalca havalisinden sağlanmaktadır.
Çatalca Osmanlı Devleti Dönemi
Bizans'ın elinden çıkıp Osmanlılara geçmesi ise birkaç kez olup ilk defa I. Murad devrinde 1373'de olmuştur. Son kez ise Fatih devrinde Osmanlılara geçmiştir.
I. Murad Dönemi
Zamanında fetih edildiği çeşitli kaynaklarda özellikle I.H.Uzunçarşılı'nın eserinde belirtilmektedir. Evliya Çelebi'de ise Yıldırım Bayezid zamanında ele geçirildiği bildirilmektedir. Murad I zamanında fetih edildiğini güçlendiren ifade, Lala Şahin Paşa Bulgarlar ve Sırplar ile Samakov'da savaşırken, Çatalca ve havalisinde bazı kaleleri zapt eden Sultan Murad Makedonya Sırpları üzerine kuvvet sevk etmiştir.
I. Murad 1373 seferinde Çatalca taraflarına yürüyerek İnceğiz ve Çatalburgaz kalelerine ve yine burada Polonya Kalesini aldı. Bu ifadeden biz Evliya Çelebinin giriş bölümünde ifade edilen şehrin batı tarafında yalçın kayalar üzerinde kalıntıları görünmektedir dediği kalenin Çatalburgaz Kalesi olduğunu anlamaktayız.
Yıldırım Bayezid Dönemi
Evliya Çelebi Yıldırım Bayezid'in burayı fethederek, kalesini yıkıp İstanbul'u kuşatmaya gittiğini belirtmektedir. Sonun da sulh ile İstanbul içine 70 Müslüman mahallesine 40.000 adamı barış ile yerleştirdiğini fakat, Timur'a yenilip ateşli hummadan vefat edince Rumlar'ın bütün Müslümanları İstanbul'dan ve Çatalca'dan sürgün edip Çatalca'yı ele geçirdiğini anlatmaktadır.
Çatalca, Yıldırım Bayezid'in çocukları arasındaki taht kavgaları döneminde Süleyman Çelebi tarafından kendisine yardımcı olan Manuel II'ye bırakılmıştı. Musa Çelebi Çatalca'yı tekrar almıştır.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın Osmanlı Tarihi adlı eserinde Musa Çelebi ile Mehmet Çelebi'nin Çatalca İnceğiz Köyü yakınlarında savaştıkları Mehmet Çelebi'nin bu savaşı kaybettiğini ve bundan sonra İstanbul'a yaralı olarak kaçıp Bizans'a sığındığını ve Anadolu'ya geçtiğini bildirmektedir. Musa Çelebi'nin bu olaydan sonraki dönemde sert davranışları komutanların kendisine cephe almasına ve Çelebi Mehmet'in sonraki dönemde mücadeleyi kazanmasına sebep olmuştur. İşte bu sıralarda Çelebilerin tavizleri dolayısıyla Çatalca Bizans'a geçmiş ve tekrar ele geçirilmesi ise ancak Mehmet II'nin İstanbul üzerine yürüdüğü sırada zorlu bir kuşatmadan sonra gerçekleşebilmiştir.
Çatalca Fatih Sultan Mehmet Dönemi
Evliya Çelebi, Çatalca'nın, 1453 yılında, Fatih Sultan Mehmet Han'ın Edirne'den İstanbul üzerine yürümesi sırasında, İstanbul'un fethinden 50 gün önce, 4 aylık çetin bir direnişten sonra ele geçirildiğini bildirmektedir. Bu Çatalca'nın son fethidir.
Fatih Sultan Mehmet, Çatalca'yı zorlu bir mücadele ile ele geçirdikten sonra, şehri Mihaloğlu Ali Bey'e bırmış ve "Bu şehri Allah'a emanet ettim," diyerek İstanbul'u kuşatmaya gitmiştir.
Fatih devrinde Topkapı Sarayı'nın kapısıyla divanhanesinin nakışlarını yapan ve "Baba Nakkaş" diye şöhret bulan Şeyh Mustafa'nın adına Çatalca'ya yakın Baba Nakkaş Köyü vardır. Bu köyün hizmetinden dolayı Şeyh Mustafa'ya (Baba Nakkaş) bir kısım topraklarının dirlik olarak verildiği bilinmektedir. Çatalca'nın en eski köylerindendir. İnceğiz ve Kalfaköy'de Osmanlı dönemindeki en eski yerlerindendir.
İnceğiz ve Kalfaköy Camileri II. Bayezid dönemine tarihlenmektedir.
IV. Mehmet Dönemi
"Avcı" lakabı ile tanınan IV. Mehmet avlanmak üzere sık sık buraya gelmiş ve kentte uzun süre kalmıştır. Bu olay Çatalca'nın gelişmesinde önemli bir etkendir. Bu nedenle Çatalca'da Hünkar Sarayı ve bahçesi olduğunu Evliya Çelebi'den öğrenmekteyiz. Bunun yanında birçok sarayın verlığından söz edilmektedir.
Avcı Mehmed'in uzun süre kaldığı dönemlerde İstanbul'dan sonra devletin ikinci merkezi olduğunu görmekteyiz. Çatalca geçmiş dönemlerden beri bazı Bizans hükümdarlarının ve Fatih döneminde av merkezi durumundadır. Kalfaköy'de padişahların av köşkünden söz edilir, bunun yanında, Kalfaköy gibi bir köy yerleşiminde hamam kalıntıları olması, burasının çeşitli Osmanlı padişahlarınca avlak olarak kullanıldığını göstermektedir.
III. Selim Dönemi
III. Selim döneminde Çatalca'nın önemli bir yer olduğunu görmekteyiz. III. Selim Kabakçı Mustafa İsyanıyla tahttan indirilmek istendiği zaman tahttan ayrılmadan önce kendisine Rumeli'ndeki Nizam-ı Cedid ordusunu İstanbul'a çağırması teklif edilmiş. Bu teklife "olmaz, sonra Rus orduları Çatalca'ya gelir. " diyerek karşı çıkmıştır. Bu Çatalca'nın o dönemdeki askeri önemini göstermektedir. Yine aynı olaydan sonra Kabakçı Mustafa'nın Bu isyan sırasında İnceğiz yakınlarındaki (Kabakça) mağaralarda saklanması dolayısıyla bu köyün ismi Kabakçı Mustafa'dan dolayı Kabakça şekline dönüşmüştür.
Tanzimat Dönemi
Uzun bir süre Eyüb kadılğına bağlı bir nahiye olan Çatalca Tanzimat sonrası yapılan vilayet düzenlemelerinde Meclis-i Idare-i Liva-yı Zabtiyye'ye bağlanmıştır. (1865). Daha sonra dört ilçenin bağlandığı mutasarrıflık olduğunu görmekteyiz.1895'te bağımsız bir sancak olup merkez nüfusu 5-6 bin, tüm nüfusu 60.000 civarındadır. 1908'de 1900 km kare yüz ölçümlü, 85.000 nüfus üç kazalı birinci sınıf sancaktır.
1893'lerde mutasarrıfı Mustafa Cevad Bey, 1907'den sonra mutasarrıfı Said Bey'dir. Şu andaki kaymakamı Yüksel Ayhan'dır.
1893'de merkez kazadan başka iki kaza (B. Çekmece, Silivri) toplam üç kaza dört nahiye, 93 köyden oluşmuştur. 1907'de toplam üç kaza üç nahiye 95 köy 9 çiftliktir. 1911'de mutasarrıf Mahmud Celaleddin Bey toplam üç kaza, dört nahiye, 99 köy, 61 çiftlik.
93 Harbi'nde Çatalca
İlk defa 1783'de Kırım'ın kaybı üzerine Kırım Tatarlarının bir kısmı Çatalca'nın İzzettin köyüne yerleşmişlerdir. 31 Ocak 1878'de imzalanan mütarekeye göre Rus Askerini Çatalca'ya kadar gelmesi buradaki istihkamların birinci hattını işgal etmesi ikinci hattın Osmanlıda kalması kabul edilmişti. Bu demekti ki Ruslar İstanbul kapılarına dayandılar. Rus Kuvvetlerinin Çatalca'ya kadar geleceği anlaşılınca İngiltere hükümeti İstanbul'da çok sayıda göçmenlerin de bulunduğuna işaret ederek donanma gönderdiğini bildirmiştir.
İngiltere donanmasının gelmesi rekabeti arttıracağından Osmanlılar karşı çıkınca İngiliz donanması Mudanya önlerine demirlemiş. Bunun üzerine Ruslar da 12.000 kişilik bir kuvveti Çekmece'ye göndermişlerdir. Rus orduları bu bölgede ilerlerken yakıp yıkmışlardır. 93 Harbi sonlarında Rus ordularının Yeşilköy'e kadar gelmeleri üzerine Çatalca çok büyük sıkıntılar çekmiş. Aynı zamanda Rumeli'den kalabalık kafileler halinde (Osmanlı tarihinin en büyük göç dalgası 1.500.000) Çatalca ve İstanbul'a doğru çok sayıda göçmen gelmiştir. Çatalca halkının büyük bir bölümü bu tarihten başlayarak Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı, Yunanistan ile yapılan mübadele ve çeşitli tarihlerde Balkanlardan gelen nüfustan oluşmaktadır.
Balkan Savaşlarında Çatalca
Çatalca'nın gördüğü en zor günler Balkan Savaşlarının olduğu dönemdir. Bulgarlar karşısında bozguna uğrayan Osmanlı ordusu son müstahkem mevkii olan Çatalca'ya 5 Kasım'da Nazım Paşa komutasında gelmiş, 19 Kasım'da Bulgarlarla burada savaşa tutuşmuş Çatalca savaşı her ne kadar Bulgarların yenilgisiyle sonuçlanmışsa da 3 Aralık 1912'de Çatalca tren istasyonunda ateşkes antlaşması imzalanmış bu antlaşmada da Bulgarlar murahhaslarının kurnazlığı ile masa başında kazanmışlardır. Âlaiye (Alanya) taburunun baskına uğraması bu dönemdedir. Bulgarlar bir tabur askerimizi, henüz yoldan yeni gelmiş bu redif (gönüllü) birliğini biraz da kayıtsızlığımızdan yararlanarak ani bir süngü hücumuyla şafak vakti baskınla şehit etmişledir.
Hatta bu olayın olduğu sıralarda buraya gelen ordu komutanı Mahmut Muhtar Paşa da yaralanmıştır. Türk kuvvetleri bu elim olayı müteakiben Alaiye birliğinin intikamını almışlardır. 1913 Londra antlaşmasının imzalanmasından sonra Balkan devletleri Bulgarlar' a saldırınca Türk kuvvetleri de Midye (Kıyıköy) - Büyükçekmece sınırını geçmişler, Çatalca bu sırada kurtulmuş fakat Bulgarlar çekilirken Çatalca'nın Müslüman mahallesini yakmışlar bir tek Kaleiçi Mahallesi yakılmaktan kurtulmuştur.
Bulgarların yenilgisini bir sebebi de Osmaniye'den gelen redif taburunun getirdiği kolera, tifo vb. hastalığının onlara da bulaşmasıyla büyük kayıplar vermelerindendir.
Bugün Balkan Savaşının en kanlı muharebelerinin geçtiği Çanakça, Dağyenice, Yazlıkköy arasında kalan bu bölgede Âlaiye taburu anısına bir şehitlik bulunmaktadır. Son dönemde Çatalca Kaymakamı Yüksel Ayhan'ın girişimleri ve hayırseverler tarafından onarılmıştır. Bu topraklar için kanlarını ve canlarını veren aziz şehitlerimiz Çatalca Kaymakamlığı ve Çatalca halkı tarafından her yıl törenlerle anılmaktadır.
Milli Mücadele Döneminde Çatalca
Mondros'un imzalanmasından sonra İstanbul ve çevresi İtilâf Devletleri tarafından işgal edilince Doğu Trakyadaki işgal sınırı Çatalca yakınından geçiyordu. İstasyon ve demir yolu Yunanlıların kontrolünde idi. Milli Mücadelede Çatalca'nın önemli bir yeri vardır. Ankara'dan gelen telgraflar da bunu açıkça görmekteyiz "Çatalcasız bir Trakya ve Milli Mücadele düşünülemez" deniliyor.
Çatalca Trakya'da Milli Mücadelede mühim rol oynamış Türk direniş kuvvetlerinin üssü olmuştur. 17 Ocak 1913 günü İstanbul Üniversitesi konferans salonunda yapılan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti toplantısı sonradan kurulacak Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Heyet-i Osmaniyesi vb. cemiyetlere öncülük etmiştir. Çatalca ve Çatalcalı vatanseverler bu Trakya Paşaeli Cemiyetinin çalışmalarına Lüleburgaz ve Edirne kongrelerine İstanbul'un bütün engellemelerine rağmen katılmışlardır.
Yunan kaynaklarına göre Venizelos - General Françe De Esperey konuşmasında Çatalca'ya kadar Trakya'nın işgali kararlaştırılmıştır. 14 Ocak 1919 günü Hadımköyünden Kuleli Burgaz'a kadar bütün demir yolunun ve istasyonlarının işgali bütün Trakya Rumları, bilhassa Çatalca Rumları arasında Yunanistan lehine gösteriler yapılmasına yol açmıştır.
Yunan Başbakanı Venizelos konuşmalarında Edirne ve Çatalca da 600.000 Rum vardır diyerek bu işgale kılıf hazırlamıştır. O devirdeki en güvenilir Osmanlı istatistiklerine göre Edirne vilayeti ve Çatalca Sancağında 850.000 Türk'e karşı 286.137 Rum bulunduğunu görmekteyiz. Yazar Tevfik Bıyıklıoğlu'na göre bu Rumları hepsi Grek değil, Trak, Hun, Avar, Peçenek ve Koman (Kıpçak) Türkleri'nin Hıristiyanlaşanlardan olduğunu gösterir. İskitlerle Trakların akraba olduklarını savunur.
Mustafa Kemâl Paşa Milli Misak'a, Trakya mebuslarını gayreti ile Batı Trakya'nın hukuki durumunun halkın hür iradesi ile belirlenmesi esasını madde olarak koydurtmuştur. Bu Mustafa Kemâl'in Trakya Milli Mücadelesine verdiği önemi göstermektedir. Milli Mücadele sırasında buradaki Osmanlı askeri deposu Itilâf Devletleri kontrolünde idi (Çatalca deposu 449.227 Alman Fişeği, 1000 Mavzer Fişeği). İstanbul ve Çatalca'ya küçük Yunan müfrezelerinin yerleştirilmesi Rum çetelerini Türklere karşı harekete geçirmiştir.
İstanbul'un işgali üzerine I. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Eğilmez Paşa Doğu Trakya'nın İstanbul hükümeti ile ilişkisini kesti ve seferberlik ilan etti. Fakat Çatalca mutasarrıfı (Fevzi Toker) Hadımköy deki Yunan askerini ve İstanbul'un işgalinden şımaran Çatalca Rumlarının ayaklanması ihtimalini ileri sürerek seferberlik emrini yerine getirmek istemiyordu.
Zaten bir süre önce Çatalca'ya yakın yerlerdeki askerler terhis edilmişti. Kolordu kumandanı Tekirdağ ve Çatalca'daki yöneticilerin durumlarından memnun değildi. Çatalca Mutasarrıfı Fevzi Toker Bey kolordu kumandanı ile İstanbul Hükümetinin arasını bulmaya çalışmıştır, yazdığı 17 Nisan 1920 tarihli tezkerede telgraf haberleşmesini açmasını bazı telkinlerle anlattıktan sonra ancak açıldığı takdirde kongrelere katılacak üyelerin faaliyetine izin vereceğim demiştir. Bu bir çeşit tehdittir. Fakat sonuçsuz kalmıştır.
Edirne kongresinde özellikle Çatalca'dan da temsilci olması istenmiş ve Cafer Tayyar Bey; "...vardır, merkez heyetimiz beş livayı da temsil ediyor" diyor. Çatalca Livası (Sancağı) Hayreddin (eski mebus), Halil Sadi (Çekmece eşrafından), Hasan Şevket (Çatalca) katılmışlar ve merkez heyetine seçilmişlerdir.
Yunan işgali sırasında Çatalca'da 186. Piyade Alayının 1. Taburu ve Makinalı Tüfek Bölüğü bulunmaktadır. Kolordu bazı planlamalarla muharebe vaziyetine geçtiğini gizli emirle bildirmiştir. Atatürk Anadolu'ya geçişinden sonra "Doğu Trakya ile ilgili hiçbir münakaşaya girmeyin ve her türlü tecavüze karşı silahla savunun" demiştir.
Çatalca Rumları'na karşı Binbaşı Nidai Bey müfrezesi (200 kişilik milli müfreze) Çatalca'ya gönderilmiş ve bu durum Büyük Millet Meclisi'ne Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliğine 15 Haziran 1920 tarihli raporla bildirilmiştir. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği bir süre sonra Yarbay Cemil Beyi Bulgaristan dönüşü Çatalca Mıntıka Kumandanlığı'na tayin etmiştir.
Yarbay Cemil Bey, Şakir Kesebir ile işbirliği yaparak Çatalca İslam Cemaati teşkilatını canlandırmış ve milli teşkilat için zemin hazırlamıştır. Çatalca hudut teşkilatı ve gizli teşkilat Şakir Bey tarafından dikkatli ve gizli bir şekilde yapılmıştır. Bu gizli teşkilatın üst düzey üyeleri, Çatalca eski Mebusu Hayreddin, Kurmay Yzb. Şerif, Topçu Binbaşısı Sabri ve Jandarma Yüzbaşı Derviş Beylerdi.
Doğu Trakya'ya Çatalca'dan gizlice gazete ve risaleler dağıtılarak Yunanlılara karşı mukavemet arttırılmıştır. 1922 sonlarında Çatalca'dan Yunanlılar üzerine akınlar yapılmıştır. Bu akınlarla Mudanya Mütarekesine göre Türk jandarma taburları henüz gelmeden Yunanlıların verebilecekleri zararlar en aza indirgenmiştir. Yunanlıların götürmek istediği Türk rehineler de kurtarılmıştır, Murat Bey (Kızanlıklı Murat Tunca) emrindeki tabur ile Türk köylerinin yağmasını engellemiştir. Lozan barışına kadar Podima (Yalıköy) - Kalikratya (Mimarsinan) hattı sınırlanmış fakat Türk idaresi yerleşmişti.
8 Ekim 1923'te Albay Tevfik Erdönmez (Bknz.Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği) komutasındaki birlikler Çatalca'ya girince son İtilaf devletleri askerleri Çatalca'yı terk etmişler ve bu suretle Çatalca T.B.M.M. Hükümetine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne geçmiştir. Ali Seyfi Tülümen'in, Ali Galib Beye gönderdiği 28 Teşrin-i Sani 1920 tarihli mektubunun bir bölümünde "Trakya Türktür ve Trakya Türkleri ancak Türk bayrağı altında mesut olabilirler..." demektedir.
Milli mücadelenin kazanılması ve cumhuriyetin ilanıyla Çatalca sakin ve huzurlu bir döneme girmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Yunanistan ile yapılan nüfus mübadelesi gereğince bu havalideki Rumlar Yunanistan'a göç ederek orada Nea (Yeni) Çatalca'yı kurmuşlar, Yunanistan'dan ise çok sayıda Türk Çatalca ve havalisine gelerek merkeze ve Rumların terk ettiği köylere yerleştirilmişlerdir. Hatta bu Yunanistan Türkleri'nin gemi ile Mimarsinan limanına gelişinde bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ünde karşılamada bulunduğu ifade edilir.
Yunanistan'ın Trakya'da fazla Rum bırakmak istemesi üzerine T.B.M.M. Hükümeti Çatalca'yı 1924'te geçici olarak il yapmış 26 Haziran 1926 tarihli yasa ile tekrar ilçe haline getirilerek Istanbul'a bağlanmıştır. Çatalca'nın il yapılmasıyla Yunanistan'ın Istanbul ve çevresinde fazla Rum bırakmak şeklindeki oyunu bozulmuştur. Çatalca cumhuriyet döneminde gelişimini ve büyümesini sürdürmektedir.
İstanbul'un kuruluşundan beri İstanbul'a yakın önemli bir yer olması sebebi ile Çatalca tarihte askeri istila, hareket ve birçok savaşlara sahne olmuştur. Çatalca'nın özellikle üç önemli dönemde askeri bakımdan önemi görülmektedir. Bunlar sırasıyla Bizans, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerindedir.
Cumhuriyet Döneminde Çatalca
Cumhuriyet döneminde de Çatalca askeri önemini korumaya devam etmiştir. II. Dünya Savaşının çıkacağı anlaşılınca bu bölgede Anastasius Surları ve Balkan Savaşları müstahkem mevkiine paralel olarak o dönemin hükümeti tarafından Alman istilasına hazırlık olmak üzere Karadeniz'den Marmara'ya uzanan bir savunma hattı yapılmıştır.
O sırada Genelkurmay Başkanı olarak Mareşal Fevzi Çakmak bulunduğundan bu hatta Çakmak Hattı adı verilmiştir. Durusu Gölü yakınlarından başlayıp Büyükçekmece'ye kadar iki hat şeklinde askeri koruganlar (siper, mevzi), bazıları büyük bazıları küçük koruma ve saldırma yerleri yapılmıştır. Duvar, tel ve demir engellerle bu mevziler birbirlerine bağlanmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında da Çatalca ve köyleri halkı bir hayli sıkıntı çekmişler, hatta bir kısmı Anadolu'ya göçmişlerdir.
Çatalca İstanbul Resim
catalca_harita_konum_istanbul
Çatalca İstanbul Resim Galerisi
catalca harita konum istanbul
catalca haritasi istanbul
catalca istanbul
Çatalca Harita İstanbul
Çatalca Havadan İstanbul
Çatalca Karandeniz Sahili İstanbul
Çatalca Karandeniz Sahili
Çatalca Kuşbakışı İstanbul
Çatalca Nehir İstanbul
Çatalca Tarlalar İstanbul
Çatalca Yol Haritası İstanbul
Çatalca İlçesi İstanbul
Çatalca İstanbul
Çatalcadan Görünüm İstanbul
Çatalcanın İçinden İstanbul